Ağustos 16, 2011




Jared Diamond Yali'nin sorusuna cevap aramışken; ben Yalın'nın sorusuna cevap arıyorum. Mukadderat işte.






Temmuz 25, 2011

bazı bazı savunduğu her şeyin aslında savunulmaya değmeyeceğini düşünür insan. ancak inancının kırıldığını göstermek istemez. her şey onun içinde olup bitiverir. insanları sevmek mesela. barışı istemek. tüm insanlar için en iyi olanı istemek. hak istemek. uçurumların aradan kalkmasını istemek. fakat tüm bunları isterken an gelir insanlardan belki de tek tek insanlardan ama aslında büyük bir çoğunluk olan insanlardan nefret edersin. çünkü yaptıklarına anlam veremez olursun. neden? de diyemezsin onlara. neden sorusunun olup biteni geri alamadığını anladığımdan beri sormak benim için anlamsızlaştı ve hiç bir şeyin nedenini bilmeden sonucun yasını tutar oldum. belki yanlış belki doğru. işte bu yüzden neden dersen o insanlara istedim ve yaptım diyebilirler sana. cevap veremezsin ki. nefret edersin işte sonra. ulan bunlar akıllanmayacak ki dersin. niye uğraşıyorum ki bunlar için. kötü olmak vardı şu dünyada. bilmemek vardı. cahil kalmak vardı. çevrenden zarar göre göre kendini değerlerine adarsın. ailene,sevgiline, dostuna. bir şeyle ne kadar derinden ilgilenirsen o kadar batarsın içine. o kadar batırırsın. önce dostunun senin düşündüğün kadar harika bir insan olmadığını görürsün. görmezden gelirsin. eğlendiğin sayılı anları da yok etmek istemezsin çünkü. sonra sevgilinin içine düşersin. karıştıkça karışırsın. birbirinize dolanırsınız. ben ile biz savaşı başlar. biz olmak isterken benler çarpışır. en güzel anlarda biz oluverirsiniz, en ufak bir tartışmada benler çıkar meydana. anlarsınız o an siz hiç biz olmamışsınız ki. öyle görmek istemişsiniz. öyle göstermek istemişsiniz. herkes ne güzel bir çift. birbirleri için yaratılmışlar sanki desin istemişsiniz. belki de öyle de görmüşlerdir. ama gördükleri aslında tek bir beden değil, birbirine karışmış ayrı iki ben. bir süre sonra böyle görünmekten de sıkılırsınız. artık karışıklık öyle bir hal almıştır ki beniniz çıkış yolu arar. sukunete kavuşmak ister. yine kral o olsun ister. yalnızlık sahneye çıkar. tek değer kalmıştır. aile. o ise artık olgunlaşmış benliğinizle uyuşmaz. onlar sizi hala çocukken tanıdıkları kişi sanırlar. hala bamya sevdiğinizi sanırlar mesela. size jest yapar anneniz bir tencere bamyayla. nefret edersiniz bamyadan. ben artık sevmiyorum ki dersiniz. aile yanında geçirilen tatiller boş geçen zaman gibi gelmeye başlar. bir an önce ordan çıkıp sorumluluklarınıza dönmeyi isterseniz. evlat olmak sorumluluğu daha ağır gelir artık. ben yine yalnızdır. çünkü bunu ister ben. ben sadece kendini sever.

Temmuz 03, 2010

markette çalan şarkıyla farkına vardım.
son zamanlarda insan olmamdan ileri gelen haklarımdan
yalnızca "susma hakkımı" kullanıyormuşum.
saçma sapan bir şarkı bile bazen insanı tokatlayabiliyormuş.
sevgiyle kalın.

Haziran 22, 2010

tüm beden hareketlerim yavaşlar oldu.
günlerce evden cıkmamanın ne demek olduğunu hatırlamaya başladım.
seni şimdi daha iyi anlıyorum.
ve çabanı da.
beynim bile donuklaştı.
ellerim hissiz.
konuşmaya bile eriniyor dilim.
bu
yaz
hiç
geçmeyecek gibi.
sanki.

Haziran 21, 2010

SİNEK GEZİYOR EKRANIMDA
Bu gece sırf içimdeki yazma isteğini bir nebze olsun bastırmak için yazıyorum.
Geldi gitmiyor be günlerdir. Son günlerde canım iyiden iyiye sıkılıyor. Dünyadan,ülkemizden haberler, insanlar... Her şey gözümde büyüyor ,küçülürcesine. -İçimdeki yazma isteği azgınlaştı ve beni sürüklüyor şu an,yazıyorum tanrım,durdurun beni.İyi şeyler söyleyemeyeceğim.Biliyorum.Oysa konuşmak istemiyor dilim. Yüreğimin seslerini duymazdan gelirken, birde, sen kudurma be dilim,elim,gözlerim...-

Üç maymunu öğretin bana ?,!

Ekim 24, 2009

sadece



bu gece,
-beklenen şeylerin yaşanmasından sonra-
nadir anlardan biriydi;
"keşke içime içime çekebileceğim bir sigara yakabilseydim" dediğim.



çay.

Eylül 07, 2009

devamı gelecek..

her şey bir arkadaşımın hayatın gerçeklerini söylemesiyle başladı. ben doğruları duymak
istemiyordum. hayat benim "kafamdaki" gibi olsun istiyordum ama öyle olmadı. birgün bu
zamanın geleceginden korkuyordum kücüklügümden beri. ergenlik zamanlarımda -ki çok salak bir ergendim- hep "kimse beni sevmiyor, kimse beni düşünmüyor" modunda bir ergendim.
çıkabildiğimi sanmıyorum ki kimse çıkamamıştır bu modda olan birisi. büyüdüğünde bu modda
olmayan birisi varsa o da kücüklügünden beri bu moda hiç girmemiş, arkadaslari girdiginde
"takma be olm" veya "koy göte ya" tarzında cümleler kurmuştur hep. fakat bu ruhun azaldıgını
söyleyebilirim.

evet "bu böyle ve böyledir" dogru. kimse bunun dogru olmadıgını söylemiyor ki fakat görmek
istemeyenler olabilir aramızda. yani "bir şeyi yitirmeden, onun değerini anlayamayız" olayı
vardır ya onun gibi bu da.

mesela şey düşünün; 1 aylık ömrünüz kalmış. doktor size bunu söylüyor. siz ona göre
yaşıyorsunuz. yani öleceğinizi bilerek yaşıyorsunuz. aksi de olabilir bunun. öleceğiniz
doğrudur fakat siz bunu bilmeden yaşayıp 1 ay sonra çat diye ölebilirsiniz. hangisini
isterdin diye sorarlarsa ikisi de farklı aslında.

1. bir ay sonra ölecegimi bilmeden yaşasam, 30 gün boyunca içimde şüphe olmadan yaşarım yani ölüp ölmeyeceğimi bilemez ki kimse. ya tıp yanılıyorsa? ya ölmeyeceksem? normal hayatıma devam ederim. her sabah uyandığımda aynaya bakıp kendime ; "az kaldı" demeden yaşarım. istediklerimi yaparım ama "ne de olsa ölecem son kez yapayım" demek yerine sıradan bir zamanmış gibi yaparım. yine yükümlülüklerimi (sorumluluklarımı demiyorum çünkü sorumluluk kelimesini hiç sevmiyorum [evet kelime anlamından dolayı]) yaparım.

2. bir ay sonra ölecegimi bilerek yaşarsam içimde şüphe olarak yaşarım. "ben bunu yapıyorum
ama ya ölmezsem?" tarzında. aslında yapmak istediklerimi yaparım. kimsenin 2 ay sonra
"hatırlıyor musun şunu yapmıştın ehehe" demek isteyip diyemeyeceği şeyler. garip gelebilir
ama ben yapmak isterdim. mesela hep toplu taşıma aracında bağırmak istemişimdir ortam
sessizken. veya aynısını kütüphanede yapmak. fakat yaparken aklımda hep öleceğim bilinci
olarak yaparım. ailemi görmeye gittiğimde "bir daha göremeyeceğim" diyerek giderim. sevdiğim
bir şeyi yaparken atıyorum fotoğraf çekerken "bir daha çekemeyeceğim" diye çekerim. yani
aklımın bir köşesinde hep durur o düşünce. bunu silemez insan.

bunun gibi; bildiğimiz bir şeyi hafızamızdan silmek mümkün olmayacağı için "ben bunları
bilmek istemiyordum".