Ağustos 22, 2009

günaydın blog.

çok uykum var. kendiliğinden uyanmayı seviyorum. fakat fütursuzca çalan bir telefon sesiyle uyanmak kadar utanç verici bir şey yoktur. utanç verici diyorum ki neden diye bir sor. çünkü sabaha karşı en bol rüyalı zamanlarımdır benim. sizin hiç, sizi ziyarete gelen insanları evde bırakıp ortadan kayboldugunuz oldu mu ? en nihayetinde rüya evreninde de gördüklerimiz ziyaretçilerimizdir. ben saygı duyarım. en iyi şekilde de ağırlarım. ha bazen garip şeyler olmuyor değil. yanlış zamanda gelen ziyaretçiler de oluyor. mesela tam bir sience fiction'nın içinde bulanlar oluyor kendilerini. hatta bir savaş içine denk gelipte karşı tarafı savunanlar bile oluyor.onlara da ayrıca teessüf ediyorum. çok yakından gelen ziyaretçilerde oluyor ;işte onların ziyaretle bi alakaları olduğunu sanmıyorum. maceracı ruhlar diyorum onlara. mesela yan odada yatan annemin rüyama gelip uzay kraliçesi olması ve benim de onun emrinde çalışan bi şovalye (jedi demek isterdim daha havalı ama o sıralar star wars izlememiştim :( ) olmam pek de ziyaretçi adabına uymuyor tabi. birde daimi ziyaretçilerim havhavlar. öyle "lesi olum augugcugucumucuk" tarzında sanmayın. bildiğin sivas kangalı maskeli peşimden koşturup beni yemeye ant içmiş yaratıklar bunlar. saygılarımı sunuyorum.
neyse işte sabah saatlerinde beklenmedik bir an da uyanıp tüm ziyaretcilerimi yüzüstü bırakmak yakışık almaz.uyanmak değil yani tek derdim buydu.
bugun bizi sabahın köründe uyandırıp, ziyarete gelen ve hadi kahve falı bakmaya gidelim diyerek iyice sıvazlayan arkadaşa bu yazıyı yazmamda ki katkılarından dolayı sonsuz teşekkür ve sevgilerimi sunarım.


-------------------------------------------------------------------------------------------------